CHP’li Emre, 15 Temmuz’un karanlıkta kalan noktalarını anlattı: ‘Darbeyi bilenler komisyona gelmedi’

CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Zeynel Emre, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin sekizinci yıl dönümünde kamera karşısına geçerek, darbe girişimi sonrası kurulan komisyonun üyesi sıfatıyla tespit ettiği, gözlemlediği ‘karanlık’ noktaları anlattı.

CHP’li Emre, başta iktidar olmak üzere kamu görevi üstlenen herkesin halka doğruları anlatma sorumluluğu taşıdığını vurgulayarak, darbe öncesi, darbe günü ve sonrasında yaşanan gelişmelere ilişkin hala yanıt bekleyen sorular yöneltti.

Sosyal medya mecrası Youtube üzerinden 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin 11 dakikalık bir video paylaşan Zeynel Emre, darbe girişimi sonrası kurulan komisyonun bizzat iktidar partisi temsilcileri tarafından işlevsiz bırakılmaya çalışıldığına dikkat çekti. Darbe girişimine ilişkin en net bilgiye sahip yetkililerden neredeyse hiçbirinin söz konusu komisyona gelerek bilgilendirme yapmadığı kaydedilen paylaşımında CHP’li Emre’nin öne çıkan değerlendirmeleri şöyle:

ŞEHİT VE GAZİLERİMİZE ŞÜKRAN BORCUMUZ VAR

“O gün (15 Temmuz 2016) bir şekilde toplum olarak, millet olarak bir reaksiyon gösterildi ve o günü en az hasarla atlatmaya çalıştık. 251 şehidimiz binlerce yaralımız, gazimiz oldu. Onlara şükranlarımızı her zaman sunmamız lazım. Çünkü büyük bir cesaret örneği gösterip demokrasiye sahip çıktılar. Bununla birlikte Meclis’teki komisyonda çalışırken hep dedik ki; bu tarihi bir komisyon, bu olayı bütün yönleriyle araştırmamız lazım ucu nereye giderse gitsin. Bugüne kadar ihmali olan, bu sürecin yaşanmasına sebep olan insanların ortaya çıkarılması, hak ettikleri kanun önündeki cezayı almaları gelecek açısından çok önemli.

ERDOĞAN DA DAHİL HERKESİ DİNLEMEK İSTEDİK AMA…

Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak dört üyeydik orada, toplam üye sayısı 15’ti. Cumhuriyet Halk Partililer olarak dedik ki, ayrım yapmadan herkesi dinleyelim, Cumhurbaşkanını da dinleyelim. Bir cemaatin nasıl bir terör örgütüne dönüştüğünü, nasıl kadrolaştığını, nasıl darbeye girişecek güce sahip olduğunu, daha önce hangi kumpasları yaptığını, oralardaki kusurları, hatayı, suçları… Cumhurbaşkanını dinleyelim dedik, önceki cumhurbaşkanını dinleyelim, başbakanı dinleyelim. O gün biliyorsunuz başbakanlık vardı. Başbakanı dinleyelim. Kuvvet komutanlarını, Genelkurmay Başkanı’nı, MİT Başkanı’nı… Bunları biz defalarca dile getirdik. Bunu o gün Meclis’te bulunan, komisyonda bulunan MHP’li ve HDP’li üye de hemfikirdi. Ancak AK Parti’nin 9 üyesi bizim getirdiğimiz bütün önerileri bu anlamda reddetti.

Biz bunu şunun için istedik; o günü bütün yönleriyle ortaya çıkartalım, gerçekte olan biteni herkes bilsin. Sonrasında Türkiye’nin yaşadığı süreçleri doğru anlayabilmek açısından… Ondan sonra olağanüstü hal ilan edildi, KHK’larla birçok işlem yapıldı. Onun sancıları çekiliyor bugün baktığınızda. Biz her şeyin Meclis’in gözetimi altında olması gerektiğini söylemiştik.

ÖĞRENİLMESİ İSTENMEYEN GERÇEKLER!

Darbe günü, takip edenler biliyor, binbaşı O.K. isimli bir kişi Kara Havacılık Komutanlığı’nda görev yapan, FETÖ’cülerin güvendiği ve kendisine görev verdiği o gün itibariyle bir helikopteri kullanması konusunda görevlendirdiği kişi MİT Başkanlığına gidiyor ve olayı anlatıyor. Süreç, 15 Temmuz günü saat ikiden itibaren başlamış oluyor. Saat 4 civarında işin ciddiyeti fark ediliyor. Önce şu anki Milli Savunma Bakanı olan Yaşar Güler’le görüşülüyor. Daha sonra bizzat Hakan Fidan, konuyu konuşmak üzere Hulusi Akar’ın, o zamanki Genelkurmay Başkanının yanına gidiyor ve bu görüşmelerden sonra bazı kararlar alınıyor. Hava sahasının Türkiye’de kapatılması gibi. Tüm bunlara karşı tabii darbe gece üçte planlanmış, daha öne alınması sağlanmış oluyor. Ne zaman ki MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay’dan ayrıldıktan bir süre sonra darbeci askerlerin Genelkurmay binasına girdiğini görüyorsunuz. Şimdi bu kadar olayların merkezinde olan insanların herkesin gözü önünde gelip bunları anlatmaması anlaşılabilir bir şey değil. Çünkü biz buradan gerekli dersleri Türkiye olarak çıkardık mı? Yani bu soru orta yerde duruyor. Bu sürecin nasıl yaşandığını tam olarak anlamadan geleceğe yönelik de bu tedbirleri almak takdir edersiniz ki çok kolay değil. Bizim bu ısrarlı çabalarımız tabii reddedildi.

GERÇEĞİ BİLME HAKKI, BİR İNSAN HAKKIDIR

Benim gözlemim şöyle: Devletin yönetiminde işte o ülkenin devamı için, güvenliği için işte bazı şeyler halktan gizlenir. Önemli olan ‘kamunun faydasıdır’, ‘devletin geleceğidir’ gibi böyle bir anlayış vardır. Halbuki bugünün dünyasında gerçeği bilme hakkı bir insan hakkı. Bundan insanları mahrum ettiğinizde insan hakkı ihlali yapmış olursunuz. Bugünkü değer yargıları farklı. Bütünüyle her şeyi konuşmakta fayda vardır.

KOMİSYON RAPORUNDAN KİM, NİYE RAHATSIZ

Maalesef 15 Temmuz’dan sonra bakıyoruz yine tarikatlarla ittifak halinde anlaşarak bazen bakanlıklarda kadrolaşarak hâlâ mesafe alınmaya çalışılıyor. Özellikle AKP iktidarı buralarda günlük pratik fayda neyse onu yaptığını görüyoruz. Geçmişten bu anlamıyla ders çıkartıldı mı? Açıkçası ona ben pek emin değilim. Dolayısıyla o güne ilişkin bu notları düşelim. Tabii şunu da söylemekte büyük fayda var. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir tehlike atlattı mı 15 Temmuz’da, atlattı. Şunu söyleyeyim, maalesef biz buradan gerekli dersleri çıkarmadık. Meclis yapması gerekeni yapmadı. Çünkü AKP eli ile engellendi. Hâlâ şu sorunun cevabını kimse verebilmiş değil: Böylesine önemli bir komisyonun raporu nerede? Komisyon raporu niye basılıp dağıtılmadı? Niye Meclis’te görüşülmedi? Hangi bilgiler, hangi yazılanlar… O gün bizim yazdığımız muhalefet şerhindeki hangi gerçekler AKP’yi ve Sayın Erdoğan’ı rahatsız etti?

“FETÖ BORSASI SÜRECİNİN DEVAMI”

Sonra yapılan bazı hatalı kararlar var… Hep diyorduk ki işte ya ‘FETÖ borsası’ kurulmuş kardeşim… Bir gün AK Parti’den bir milletvekili bunu söyledi. Dile getirdi yani artık bu böyle reddedilemeyecek bir duruma gelmişti. Adam çok zengin varlıklı bir kanalını bulduysa parasını harcıyor ve içeriden çıkıyor.

BAŞBAKANLIK MÜŞAVİRİ ADİL ÖKSÜZ’LE NE KONUŞTU?

Bu 15 Temmuz’a ilişkin Adil Öksüz ismi çok tartışılmıştı. Bir doçent düşünün, bu adam daha önceki soruşturma verilerinde bu adamın ‘Genelkurmay imamı’ olduğu biliniyor. Dosyalara girmiş, evraklarından biliniyor. Darbenin 6 ay boyunca planlamasında bizzat yer alıyor. Amerika’ya gidiyor geliyor. Birçok generalle toplantı yapıyor. Ve bunları Ankara’da tuttuğu bir villada yapıyor. Bu kısımda yakalanmadığı yetmezmiş gibi o gün de şimdi Mürted olan Akıncı üssünden sabaha karşı tarladan kaçmaya çalışırken yakalanıyor. Bunları dosyadan, somut bilgilerden söylüyorum. Yakalanıyor ve yakındaki karakola götürüyorlar. Bu adamın üzerinde bir cihaz var. O cihazın yer belirleme cihazı olduğuna yönelik bir değerlendirme var. Laptopu var, biraz para var, telefonu var, bu arada saatinde bile hava kuvvetleri arması var neyden sorumlu olduğunun gösterilmesi açısından. Her şeyin bir numarası olarak gösteriliyor planlama aşamasında. Sonra bu adam mahkemeye gidiyor. Mahkemede de bakıyorsunuz bu adamı serbest bırakıyorlar. Bakın gözaltındayken, serbest kalma süreci yaşanmadan, bu adamı kim ziyaret ediyor biliyor musunuz? Başbakanlık müşaviri… Düşünebiliyor musunuz öyle bir ortamda, sabah başbakanlık müşaviri bunu ziyaret ediyor. Baş başa bir konuşma yapıyorlar. Ne konuştuğunu bilmiyoruz. O müşaviri de biz komisyonda dinleyelim dedik. O da gelmedi. Bir şekilde bir el bu adamı oradan aldı çıkardı. Bu görülüyor.

DOĞRU DERSLER ÇIKARIRSAK YOLUMUZA GÜÇLENEREK DEVAM EDERİZ

Tabii sonunda da şunu söyleyeyim; ‘bütün bunları niye konuşuyoruz’ dediğimizde aslında tamamen kendi ülkemizin geleceği açısından yoksa başında söyledim ama vurgulamakta fayda görüyorum. 15 Temmuz’da büyük mücadele gösteren milletimizi gerçekten takdir ediyorum. 15 Temmuz’dan ders almak lazım. Türkiye büyük ve güçlü bir ülke. Bundan sonrası için benzeri olaylardan ders çıkartır ve ona göre bir politika geliştirirse yoluna da güçlenerek, büyüyerek devam eder.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir